Fenerbahçe’nin eski atleti Hürer Fethi Gündüz’den FANATİK’e özel açıklamalar: ‘Fenerbahçe için birlik zamanı’

Dünya futbol tarihinin en uzun sponsorluğunu Fenerbahçe’ye sunan, 30 yıldır kulübün ulaşım sponsoru olan Gürsel Turizm’in ekonomist yöneticisi, birebir vakitte Fenerbahçeli eski kürek atleti Hürer Fethi Gündüz, FANATİK’e özel kıymetli açıklamalarda bulundu.

‘Fenerbahçe’ye olan aidiyetiniz nasıl şekillendi?’

“Fenerbahçe benim çocukluk sevdam. Bu yalnızca bir taraftarlık problemi değil; kulübün kültürüne, tarihine ve bedellerine duyduğum derin bir bağlılık var. Bu aidiyet vakitle tribünle sonlu kalmadı, kulübün her alanında katkı sunma dileğine dönüştü. Fenerbahçe’de kürek atleti olarak da misyon aldım; yani bu kulübün havasını soludum, ruhunu hissettim. Artık de yaklaşık 30 yıldır dünya tarihinin en istikrarlı sponsorluk takviyelerinden birini bu büyük aileye sunuyor olmak hem benim hem de şirketimiz Gürsel için onur ve sorumluluk.”

‘Kulübün mevcut durumu hakkındaki kanılarınız neler?’

“Sayın Lider Ali Koç, Fenerbahçe için çok büyük bir baht zira kulübe hem maddi hem manevi manada çok önemli katkılar sağladı. Bu kolay bir şey değil. Lakin her alanda her şeyi yanlışsız bile yapsanız futbolda muvaffakiyet gelmeyince bunun fazla bir değeri olmuyor. Muvaffakiyet da sadece başkanın iradesiyle değil, yanlışsız grup, hakikat yetki paylaşımı ve profesyonel yapı ile gelir. Basketbol şubesi bunun en hoş örneği: Hakikat grup kuruldu, istikrarla sürdürüldü ve muvaffakiyet geldi. Futbolda da misal bir yapı kurulursa, Fenerbahçe’nin bu ülkede rakibi kalmaz. Hatta yalnızca Türkiye’de değil, Avrupa futbolunun merkezinde yer alacak bir pozisyona ulaşabiliriz. Basketbolda gelen bu muvaffakiyet, kuşkusuz liyakatli bir kurumsal tertibin hafızaya dönüşmesiyle ortaya çıktı.”

‘Türkiye’de kulüp idarelerinin en büyük sorunu sizce nedir?’

“En temel sorun: plansızlık ve mali disiplinsizlik. Ne yazık ki Türk futbolu, günü kurtarmaya endeksli. Gelir-gider istikrarı, organizasyonel devamlılık ve performans planlaması çok zayıf. Avrupa’da kulüpler kurumsal akılla, şirket üzere yönetiliyor. Bizde hâlâ birey merkezli kararlar, sezgiler ve şahsî bağlantılarla ilerleniyor. Bu yaklaşım sürdürülebilir değil. Ben her fırsatta, Avrupa’nın ve Amerika’nın önde gelen spor tertiplerini yerinde inceleme bahtı buluyorum. Premier League’in pazarlama stratejileri, NBA ve NFL’in gelir modeli, Alman kulüplerinin taraftar münasebetleri, Fransız kulüplerinin scouting sistemleri, City Group’un global futbol modeli üzere başlıklarda kendimi daima yeni tutuyorum. Sporun iktisadına, yapısına ve bağlantı boyutuna hâkim olmadan kulüpleri ileriye taşımak mümkün değil. Bu farkındalıkla Fenerbahçe üzere büyük bir markanın neye dönüşebileceğini çok net görebiliyorum.”

‘Avrupa’da örnek gösterdiğiniz “doğru yönetilen” kulüpler hangileri? Fenerbahçe bu düzeye çıkabilir mi?’

“Avrupa futbolunda başarıyı artık sadece alandaki kalite değil, sahadışındaki tertip belirliyor. Bu manada üç kulüp öne çıkıyor: Ajax, Paris Saint-Germain (PSG) ve Manchester City. Ajax, futbolu bir kültür olarak yöneten bir yapı. Yalnızca altyapısı değil, teknik direktör seçimi, sportif yöneticilik modeli ve içerideki futbol paha zinciriyle adeta futbolun akademik laboratuvarı. Bu sistem onları her periyot yarışmacı tutuyor. PSG, yıllarca çok büyük bütçelere karşın istikrar yakalayamadı. Fakat son yıllarda vizyon değiştirerek altyapıya yatırım yaptı, sportif idareye profesyonellik getirdi ve oyun kültürünü tekrar tanımladı. Artık muvaffakiyet daha istikrarlı geliyor. Manchester City ise başlı başına bir çağ atlama öyküsü. 2008’deki mülkiyet değişiminden sonra yalnızca takıma değil, tüm tertip yapısına yatırım yaptılar. Bugün City Football Group aracılığıyla 5 kıtaya yayılmış bir futbol imparatorluğu kurmuş durumdalar. Scouting, teknoloji, bilgi bilimi, bağlantı, finans idaresi üzere alanlarda inşa ettikleri know-how sayesinde yalnızca İngiltere’nin değil, dünyanın en güçlü futbol tertiplerinden biri oldular. Fenerbahçe’nin de bu potansiyele sahip olduğunu düşünüyorum. Marka kıymeti, topluluk gücü ve taraftar tutkusu fevkalâde. Artık bu yapının üzerine profesyonel bir tertip ve sürdürülebilir bir sistem inşa edilirse, yalnızca Türkiye’de değil, Avrupa’da da önemli muvaffakiyetler yakalanabilir. En büyük fark ve avantajı çok daha dayanılmaz ve kulübüne bağlı bir taraftara sahip olması. Bu o denli bir güç ki hakikat kullanıldığında kulübe birkaç seviyeyi doğal olarak artırır.”

‘Camiaya bir ileti vermek isteseniz, ne söylersiniz?’

“Fenerbahçe tarihindeki en büyük muvaffakiyetler, topluluğun tek yumruk olduğu devirlerde geldi. Bu kulübün genlerinde birlik ve beraberlik var. Bugün de tıpkı şeyi başarabiliriz. Gerçek planlama, sağlıklı bir yol haritası ve maksat odaklı idareyle, Fenerbahçe tekrar ayağa kalkar. Kâfi ki bir olalım, aklı önceleyelim, birbirimize sahip çıkalım. İmza kampanyası Fenerbahçe topluluğunun karakterine yakışmayan bir tavır. Ne olursa olsun Fenerbahçe’yi hizmeti bu derece önceleyen bir liderin bu biçimde bir durumla karşı karşıya getirilmesi yakışık değil.”